TANRI KRALİÇEYİ KORUSUN O en buğulu sesiyle
söylediği şarkılarla akşam batmakta olan güneşi evimizin pencerelerinden içeriye
süzdürüyordu... Şarkı serüvenine başladığında belki de avaz avaz şarkı
söylemeyi kendine ilke edinmişti çoktan.
Önce yaşadığı şehirde -İzmir'de- ufak tefek deneyimler yaşamıştı şarkı
söylemek adına. Oturduğu evin bulunduğu caddedeki Maya Pastanesi'nde şarkılarını
dinletmek için çok yalvarmıştı ama genellikle "Sezen, bırak bu işleri.."
yanıtını alıyordu...
Daha sonra herkese kapılarını açmakta bonkör olan şehrimiz belli ki Sezen'i
de taşı toprağı altın diyerek cezbetmişti. Ve işte ondan sonradır ki Minik
Serçe olarak hayatımızdaki yerini aldı..
Minik Serçe, Ağlamak Güzeldir ve Firuze'de
sanat müziği makamlarıyla karışık şarkılar söyledi Sezen'cik... Özdemir
Erdoğan'la, Livaneli'yle, Onno Tunç'la güzel
çalışmalar gerçekleştirdi. 80'li yılların ikinci yarısında Sezen
artık "Geri Dön", "Sen Ağlama"
diyerek biraz da arabesk bir tabana hitap ediyordu aslında... Daha sonra pop müziğin zirve albümleri Git, '88, Sezen Aksu Söylüyor ve Gülümse geldi. Sezen artık hem
ekol olmuştu hem de yanındaki çıraklarını birbir piyasaya sunuyordu... Aşkınlar,
Leventler, Sertablar böyle doğdu..
Daha sonraları adı beste fabrikatörüne çıktı... Çok çalkantılı bir hayatı
vardı aslında... Aşkları onun bestelerine hemen yansıyordu... Uzay Heparı'nın
sonra "Küçüğüm" bir Uzay şarkısı olarak belleklere kazınmıştı. Delin Kızın
Türküsü, Sezen'in bildik formatından ayrıldığı ilk
albümüydü aynı zamanda.
Daha sonra Işığı doğudan yükseltti. Daha değişik bir Sezen'le karşılaştık... Daha sonra Onno
ölünce Sezen yine bir ara döneme girdi, vokalistlerine verdiği
şarkılardan bir albüm de kendine yaptı: Düş Bahçeleri.
O hep yaşadıklarını şarkılarına yansıtıyordu. Nitekim 1996'da Onno Tunç bir uçak kazasında yaşamını yitirince hem pop müzik piyasası ama en çok da Sezen yastaydı. Sezen , Levent Yüksel'in 2.kasetinde seslendirdiği "Ötme bülbül ötme / Can ayazda kışta / Sen gönül terketme / Şarkılar şiirler yasta" şarkısıyla Onno'ya ağıtını yakıyordu.
Bu arada megastar payesinin tohumlarını atacak olan Tarkan'a da "Şıkıdım"ı yaparak hem popüler müzik piyasasını alt-üst etti hem de Tarkan'ı bugünlere taşıdı. Her ne kadar daha sonra yolları ayrılsa da.
Sonra yolu Goran Bregoviç'le kesişince "Düğün
ve Cenaze" doğdu... Bu albümde çok kaliteli şarkılar olmasına rağmen Sezen
yerden yere vuruluyordu...
Daha sonra Serçe dayanamadı ve ekole geri döndü. "Adı
Bende Saklı"yla hem eski dinleyicilerini selamladı hem de eleştirilere
yanıt verdi. Burada olduğunu bir daha gösterdi. "Keskin Bıçak"lı
Deliveren albümü ile de yola devam edeceğini belirtti. Ve ardından
avaz avaz söylediği "Şarkı Söylemek Lazım" geldi.
Sezen 1996'da Cumartesi anneleri için "Ah ben anayım / Yanmaz
canım / Dışardan / Kora koysalar / Ümidimi kaybedemezsiniz / Ölsem de / Ahım tarihi
yaralar" şarkısını yaparak toplumsal konulardaki duyarlılığını
gösterdi. Ardından Diyarbakırlıları Gülümse'yerek selamladı... Şimdilerde ise
Türkiye şarkılarıyla Avrupa'nın kapılarını sanatla aralamak derdinde Serçe'miz.
Ne diyelim Tanrı Kraliçeyi Korusun
UĞUR BİRYOL
Diğer konuk yazıları :
Sanatçılarla
flört ettiğimiz zamanlar
Sevgi kuşun
kanadında
Handan
Şarkılar,
hayatımız ve izler
|