![]() A H K A L B İ M
Anlaşılan "Bir Olamama Hikâyesi" başlıklı yazımla, Nazan Öncel sevenlerinin bir kısmını üzmüş, bir kısmını kırmış, bir kısmını da öfkelendirmişim. Sitede bana ayrılan köşenin asla ve asla kişisel soru, övgü ya da saldırılara cevap verme mecrası olmamasını istememe karşın, sitenin ziyaretçi sayfasında uzun süredir yayınlanan ve nedense son günlerde tekrar artan okuyucu yazılarına cevap verme ihtiyacı duydum.
Şunu hemen söyleyeyim, sanal iletişimden hep korkarım. Çünkü nasılsa görünmüyorum diye, ne kalem ayarı, ne dil ölçüsü tutturmadan ağzımıza geleni savuruyoruz. Sanırım teknolojiyi, cep telefonu ya da sanal iletişimi bizim kadar "özgür" kullanan insan topluluğu yok yeryüzünde. Buna bir de millet olarak, bırakın siyasi, ekonomik ya da toplumsal bir görüşü tartışmayı, bir sanatçının değerlendirmesini bile küfürsüz, hakaretsiz, saldırısız karşılayamıyor oluşumuz eklenince, medeni ölçüleri kolayca es geçtiğimiz bir durum çıkıyor ortaya. Sezen Aksu ile ilgili hemen her yazımda aslında onun ve sevenlerinin hiç hoşlanmayacağı şeyler de yazıyorum. Kendini Türkçe Pop’un kraliçesi olarak konumlandırmış bir sanatçıya "Sesi bitti, gitti, yok!" diyorum, "Bu kadar ünlü, bu kadar üretken, bu kadar sevilen bir şarkıcıyken bu 'sessizlik' ona Allah’ın bir cezası sanki," diyorum. Onu büyüklüğüyle ve erdemleriyle, eksikleri ve zaaflarıyla değerlendiriyorum. Çünkü onu seviyorum ve sevginin gerektirdiği tatlıyı da, acıyı da sunuyor, hakkını teslim ediyorum. Bir Sezensever de kalkıp bana "at gözlüğü"nden, "beyin düzeyi"nden, "önemsiz"likten bahsetmiyor.
Baştan hiç ama hiç ısınmadığım bir isim olduğunu yazımda da belirtmiştim, ama beni saran, sarsan bir albüm olan "Göç"ün hakkını teslim etmişimdir. Sanatçının içindeki pırıltıyı, içinde habire saklı tuttuğu özgünlüğü benim de gözüme gözüme sokmuştur. Benim yazımı doğru okuyamayanlara yine yazımda yer alan şu cümleyi de hatırlatmanın bir yararı var mı acaba? "İlk kez Sezen gölgesinin yer almadığı, içten, samimi, kendine ait bir albümdür bu", "'Göç' Nazan’ın en iyi albümü olmakla kalmaz, Türk Popunun da hatırı sayılır çalışmalarından biri kabul edilir," Benim derdim Sezen Aksu kıyaslaması yaparak Nazan Öncel’i karalamak değil. Nazan Öncel’in kendi potansiyelini, kendi iç zenginliğini, kendi yeteneklerini gözden kaçırıp boş yere, gereksiz yere kendini bir benzerliğe ve takibe adamasıdır beni üzen. Saç kesiminden giysiye, vokalden şarkı sözü benzerliğine o kadar takip, o kadar benzerliktir beni kızdıran. Sezen Aksu benzerliği kime hayır getirmiştir? Sezen’in bizzat kendisi bile kendine benzemeye, kendini taklit ve tekrar etmeye kalkıştığında tahammül edilmezken! Ayrıca "Bir sanatçının tüm kariyerini bir başka sanatçının onu engellemesine endekslemesi her şeyden önce kendisine haksızlık," cümlemde de belirtmeye çalıştığım gibi, sanatçının kendisini ve kulvarını böyle bir noktaya indirgemesidir beni üzen, kızdıran. Sevdiğiniz insanın kendini ve kendi değerlerini gözden çıkarması, yok saymasıdır.
Ne mutlu Nazan Öncel'e. Onu samimiyetle seven ve her şeyiyle kabul eden insanlar var. Ve onlara sadece "Üzgünüm," diyebilirim. Açıkça söyleyeyim, Nazan Öncel beni arasa ve "Bütün bu yazdıkların doğru olabilir de, niye yazdın be kardeşim?" dese söyleyecek hiçbir sözüm yok. Ama asıl bu yazımı doğru okumayanlara, anlamayanlara ve ölçüsüzce laf edenlere söyleyecek hiçbir sözüm yok. Hadi Nazan Öncel... Belli ki seni bambaşka dillerle, üsluplarla, tavırlarla seven, savunan, kollayan, bekleyen insanlar var. Şahane bir albümle bir dönüş yap ve bu büyük özlemi gider. Sen şarkı söyle, biz susalım. |